-
Ekonomik yaptırımlar, diplomasi ve savaş arasındaki bir dış politika enstrümanıdır. Bu durum, kitap isimleri ve panel reklamları gibi yerlerde sıkça “between words and wars” ibaresiyle ifade edilmektedir. Tarihi olarak, ilk şekli kuşatma ve müteakiben de donanmanın uyguladığı ablukadır. Fakat askeri güç, Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren ve kademeli olarak, yerini sivil makamlara ve ticaret hukuku araçlarına bıraktı. İhracat kontrolü, tarafsız gemiciliğe açık denizde müdahale, hatta tüzel kişilik perdesinin delinmesi gibi pek çok ticaret hukuku probleminin ilk uygulamaları, bu alanda görüldü. 20. yüzyılın ikinci yarısında, çok uluslu şirketlere dair kontrol sorumluluğu, işletme sorumluluğu gibi prensipler de ilk defa bu alanda tartışıldı. Aynı dönemde, bir ülkenin kendi parası üzerinden tutulan yabancı bankalardaki hesaplar üzerine bloke koyması gibi karmaşık finans hukuku problemleri de yine bu alanda ortaya çıktı.
-
2000’li yıllarda ise, açıklanan eğilim daha da arttı. Akıllı/hedef gözeten yaptırımlar (smart/targeted sanctions) konsepti gelişti. Bu konsept, akıllı füze sistemleri ile paralellik kurularak kısaca özetlenebilir. Günümüzde, Akdeniz’de bulunan bir gemiden ateşlenen füze, Mersin ve Gaziantep’ten geçtikten sonra, Irak hava sahasına girerek Bağdat’taki bir binanın belirlenen bir penceresini vurabilmektedir. Ticaret hukukunda da, bu sofistike teknolojiye karşılık gelen uygun araçlar vardır. Buna karşılık, bütün ülke üzerinde ağır bombardıman da yapılabilir. Ticaret hukukunda bunun da karşılığı vardır.
-
Günümüzde, bir ülkeye toptan ambargo/boykot konabilir. Bir ülkeyle her türlü ihracat ve ithalat yasaklanabilir. Bu yasaklama, yeniden ihraç ve ithali de kapsayabilir. Çok uluslu şirketlerin yabancı bağlı şirketleri yasaklara uymak zorunda bırakılabilir. Yasaklara uymayan tarafsız ülkeler, taşıma yasakları ile buna zorlanabilir. Taşınamayan bir mal teslim edilemez. Yasaklara aldırmayan tarafsız ülke gemi ve uçakları üzerinde, sigorta yasakları ile baskı kurulabilir. Sigorta dışı kalan gemi ve uçaklar, sefer de yapamazlar. Yasaklara aldırmayan sigortacılar varsa, bunlara da reasürans teminatı verilmez. Böyle bir ticaret için USD/EUR üzerinden ödeme yapılamaz. Daima New York üzerinden geçen bu paraya el konur. Hiçbir banka böyle bir ticarete akreditif de açamaz. Açan olursa, ABD Hazinesi’nin vereceği astronomik cezayı öder ya da bir daha ABD finans kuruluşları ile iş yapamaz. Dolayısıyla, bedelin ödenemediği yerde mal da satılamaz. Hiçbir şirket hedef ülkede yatırım yapamaz. Çünkü orada ABD orijinli teknolojiyi kullanamayacağı gibi, böyle bir yatırım için hiçbir yerden kredi, garanti/karşı garanti, sigorta/reasürans bulamaz. Buna uymayan finans kuruluşlarının kaderi bellidir. Buna karşılık, hedef ülkenin sadece başkanı, kilit kadrosu ve şirketlerini hedef alan yaptırımlar da uygulanabilir. Bunların; nakit paradan hisse senedine, altından gayrimenkule, alacak haklarından ortaklık haklarına ve hatta borçlarına kadar her türlü varlıkları dondurulur. Bu, dünya çapında yapılabilir. Seyahat yasakları ve lüks mallara konan sınırlamalar, vb. yöntemlerle sadece yönetim de köşeye sıkıştırılabilir. Aynı tip yaptırımlara bir terörist örgütün lider kadrosu için de başvurulabilir.
-
Tabiatıyla, ekonomik yaptırımlar, sadece ticaret hukukuyla, daha geniş ifade edilirse sadece ekonomi hukukuyla ilgili değildir. Hukukun başlıca dalları içinde, değmediği bir dal yoktur. Ayrıca, siyaset bilimciler ve iktisatçılar için de oldukça çekici bulunan bir konudur. Fakat bizim çalışmamızda, bu konu ticaret hukuku perspektifinden ele alınmaktadır.
-