Emek ve Hukuk Abbas Bilgili
ÖNSÖZ
İnsanlar özgür doğar... Ancak, tarih boyunca süren kölelik özgürlüğü boğmuştur. Köle, bir insandır, ancak bir başka insanın malıdır, mülküdür. Yüzyıllardır toprakta duyulan emek ihtiyacı köleler vasıtasıyla karşılandı. Sanayi devrimi ile işçi sınıfı denilen başka bir sınıf doğdu.. 19. Yüzyıl kapitalizminin ihtiyaç duyduğu emek gücü, köylerden kopup, kentlerde yığılan insanlar tarafından karşılandı. Bu insanlar karın tokluğunu dahi karşılaşama-yan ücret için çalıştı. Ağır çalışma koşullarına, ağır cezalara, yetersiz ücrete rağmen, bu insanlar çalışmak zorundaydı. Çünkü karınları açtı. İşi beğenmemek gibi bir lüksleri yoktu, çünkü kapıda onbinlerce aç insan hazır vaziyette bekliyordu. Bugün işçilerin hukuksal anlamda önemli ka-zanımları olduğu inkar edilemez. Ancak işçi sınıfının yoksulluğa mahkumiyetinin devam ettiği de bir gerçektir. Bunun en son örneği Soma'da maden ocağında işçilerin başına gelen iş cinayetidir. İnsanların kömür ocaklarında, iş güvenliğinden yoksun ortamda çalışmak zorunda kalmalarının tek nedeni, karınlarını doyurmak, bankalara olan borçlarını ödeyebilmektir. Buna köleliğin çağdaş versiyonu diyebiliriz. Bu kitapta, emekle ilgili yazılarımızın bir kısmını göreceksiniz. Bazı yayın organlarında veya sosyal medyada çıkan yazıların ortak noktası, emeğin hukukla olan bağlantısıdır. Kötü çalışma koşullarından bugüne uzanan süreçte, hukukun da evrimleştiğini söylemek mümkün. Ancak her gün bir yenisine rastladığımız iş kazaları ve ölümler, aslında hukuktaki evrimin yeterli olmadığını göstermektedir. Hukuk kurallarını mükemmelleştirmenin ötesinde, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün bir zihniyet olarak yerleşmesi gerektiği çok açıktır. Bu bağlamda, emek ve hukuk dünyasına biraz olsun katkımız olursa kendimizi mutlu hissedeceğiz.