İmar Planına Karşı Açılacak İptal Davasında Davacı - Hulüsi Alphan Dinçkol
Çevre ve şehircilik, uyum içinde düzenlenmesi gereken iki önemli kavramdır; bu uyumu sağlamak için hukuki düzenlemeler, mimarlık, mühendislik ve hukuk disiplinlerinin bir arada çalıştığı imar planlaması faaliyetinde büyük önem taşır. İmar planları, toplumun ihtiyaçlarını karşılamada ve çevre ile şehir yaşamını şekillendirmede temel araçlardır. Anayasa'nın 56. maddesi gereği, imar planlamasında sağlıklı çevre, konut durumu ve canlıların yaşam güvenliği dikkate alınmalıdır. Planlamada bu hususların ihmal edilmesi, gelecekte çevresel ve toplumsal sorunlara yol açabilir. Zira bu sorunlar kimi bireylerin, aynı amaç doğrulusunda bir araya gelen toplulukların ya da planı düzenleyen idareler dışındaki idarelerin menfaatlerini ihlal edebilir. Ayrıca planlar, zaman içinde değişen ihtiyaçlara göre güncellenmeli ve dolayısıyla bu süreçte toplum katılımı sağlanmalıdır. Planların iptali için dava açabilmek hem objektif ehliyetin varlığı hem de menfaat ihlali şartlarına bağlıdır; doğrudan veya dolaylı ihlal bu kapsamda değerlendirilir. Danıştay, bu noktada gerçek kişilerin ehliyeti yönünden çoğunlukla, "ilgili bölgede sakin olma" kriteri üzerinde değerlendirme yaparken; tüzel kişiler yönünden faaliyet alanları, ehliyet değerlendirmesinde belirleyici rol oynar. Bu doğrultuda dava ehliyeti konusunda geniş ve esnek bir yargısal yorumda bulunma hem çevrenin korunması hem de hukuki denetimin etkinliği açısından gereklidir.(ARKA KAPAKTAN)