Yapı Hukukunun Genel Esasları - Taner Ayanoğlu
GİRİŞ
İnsanoğlu daha iyi yaşam koşullarına sahip olmak istediğinden, çeşitli yaşam fonksiyonlarını yerine getirebileceği mekanlara gereksinim duymaktadır. Doğal mekanların fiziksel ve işlevsel olarak ihtiyaçları karşılamakta yetersiz kalması ve toplumsal yaşamın uygarlık düzeyine bağlı olarak gün geçtikçe daha da gelişmesi, insanoğlunu doğaya müdahale ederek kendisi için yeni mekanlar yaratmak zorunda bırakmıştır. Bu mekan yaratma sürecinin en önemli enstrümanı ise hiç şüphesiz "yapılar" olmuştur.
Üzerinde yapılaşma gerçekleştirilecek arazi ve taşınmazlar, tarih boyunca tarımsal kaynaklı üretim ve ekonominin temel aracı olmaları dolayısıyla hep değerli olmuşlar; en önemli servet ve zenginlik kaynağı olarak görülmüşlerdir. Günümüzde ise hem üretim şekilleri, hem de servet ve zenginlik kaynakları oldukça çeşitlenmiş ve değişmiş olmasına rağmen; arazi ve taşınmazlar, tarımsal üretimin yanında ayrıca yapılaşmanın da temel unsuru olmuşlardır. Dolayısıyla, zenginlik ve servet kaynağı olma niteliklerini devam ettirseler de, arazi ve taşınmazların özellikle yapılaşma faaliyetleri bakımından sahip oldukları değer ve önem her geçen gün daha da artmaktadır. Nitekim arazi ve taşınmazların kullanım şekline ilişkin bu değişim, tarım arazilerinin yapılaşma amacıyla kullanılmasından kaynaklanan çatışma ve uyuşmazlıklarda açık bir şekilde görülmektedir. Hatta üzerinde yapı bulunan arazilerin maliklerinin bu yapıları yıkarak tarım yapmak gibi bir istek ve eğilimlerinin olmaması da bu değişimin yönünü gösteren başka bir yalın gerçekliktir. Görülüyor ki, arazi ve taşınmazlar eskiden tarımsal üretim bakımından değerli iken; günümüzde artık yapılaşma faaliyetleri bakımından büyük değer taşımaktadırlar.
Yapılaşma faaliyetleri ile düzenli ve sağlıklı şehirleşme arasında çok sıkı bir ilişki söz konusudur. Nitekim ülkemizin en önemli sorunlarından birinin de düzenli ve sağlıklı şehirleşme olduğu kuşkusuzdur. Düzenli ve sağlıklı şehirleşme sorununa yol açan birçok etken ve sebep vardır. Ancak, bir şekilde bu sorun çözüme kavuşturulmadan eğitim, sağlık, kültür ve ekonomi gibi diğer birçok alandaki sorunları çözüme kavuşturmaya olanak olmadığı da bilinmektedir. Öte yandan yapılaşma, salt yapı yapımı faaliyeti olarak görülemeyecek kadar çok boyutlu bir olgudur. Yapılaşma faaliyeti, kültürel, sosyolojik, ekonomik, hukuki ve yapı teknikleri gibi birçok yönleri bulunan, bu sebeple de toplum yaşamım doğrudan ve dolaylı etkiyen çok boyutlu bir kavramdır. Yapılaşmanın ekonomi boyutuna çoklukla hukuki düzenlerin biçim verdiği söylenebilırse de, aynı şekilde planlama ve yapı tekniklerinin de hukuki düzenlemeleri yoğun bir şekilde biçimlendirdiği ve yönlendirdiği de söylenebilir. Bütün bu hususlar dikkate alındığında, düzenli ve sağlıklı şehirleşme amacı bakımından yapılaşmanın hukuki yönden incelenmesi ve bu suretle genel esaslarının ortaya konulmasının son derece büyük bir öneme sahip olduğu kolaylıkla görülmektedir.
Yapı yapımı, çok boyutlu bir olgu olsa da, aynı zamanda hukuki düzenlemelere konu olan ve bu sebeple de imar hukukunun en önemli konuları arasında yer alan bir faaliyet biçimidir. Bu faaliyeti konu alan kurallar bütünü olarak adlandırılan "yapı hukuku" genel esasları yönünden incelenirken; öncelikle "yapı" kavramının hukuki yönden tanımının yapılması ve yapının araziyle ilişkisinin ortaya konulması, sonrasında ise "yapı hakkı"nm kapsam ve sınırlarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeple, bu çalışmanın birinci bölümü "Yapı ve Yapı Hakkı"na ayrılmış bulunmaktadır.
Diğer yandan, yapı yapma faaliyetinin temelini ve hukuki biçimini "yapı ruhsatı" oluşturmaktadır. Mevzuatta yapı sahibi tarafından idareye yapılan yapı ruhsatı başvurusuna ilişkin bir takım maddi ve biçimsel koşullar getirilmiştir. Bunun yanında, yapı ruhsatının kapsamı, niteliği, hükmü ve süresi gibi birçok incelenmeye değer konu da vardır. Çalışmanın ikinci bölümünde bu konulara "Yapı Ruhsatı" başlığı altında yer verilmektedir.
Yapı hukukunun en temel meseleleri, yapı ruhsatının alınmasıyla başlayan yapı yapım sürecinde söz konusu olmaktadır. Bu aşamada, gerek yapı sahibinin hak ve yükümlülükleri, gerekse meydana gelen birçok olguya bağlı olarak ortaya çıkan kazanılmış hak meseleleri ayrıca incelenmesi gereken konulardandır. Bu sebeple, çalışmanın üçüncü bölümünde "Yapım Sürecindeki Haklar ve Yükümlülükler" konusu ele alınmaktadır.
Son olarak, yapılaşma faaliyetlerinin hukuka ve öngörülen imar düzenine uygun gerçekleşmemesi olasılıkları da söz konusu olabilmektedir. Hukuka ve imar düzenine aykırı yapılaşmalar karşısında imar düzeninin korunması ve tekrar tesisi için idarece tesis edilecek işlem ve eylemler ile uygulanacak imar yaptırımları yapı hukukunun bir diğer önemli konusudur. Dolayısıyla, bu çalışmanın son bölümü olan dördüncü bölümünde "İmar Düzenine Aykırılıklar ve Yaptırımlar" konusu incelenmektedir.