Emma - Jane Austen
Jane Austen 1815’te 39 yaşındayken tamamladığı Emma’nın en sevdiği romanı olduğu söyler. Aşk ve Gurur ve Mansfield Parkı gibi romanların yazarının gözbebeğidir bu kitap. Bir taşra kasabasındaki üç genç kızın gerçek aşkı arayışını anlatan roman, bir yandan insan yaradılışının zayıf yönlerini, bir yandan da XIX. yüzyıl İngiliz toplumunun katı ve ikiyüzlü geleneklerini sorgular, inceden inceye alaya alır.
Lord Tennyson, Jane Austen’ı, “Shakespeare’den sonra en büyük İngiliz yazar,” diye niteler. Austen’ın eserleri, Sir Winston Churchill’in başucu kitapları olmuştur.
Austen, kendisini bir minyatür sanatçısı olarak görür; ama bir minyatürcünün, bir “aile romancısı”nın, toplumun yapısı ve kültürel dokusuyla ciddi bir biçimde ilgilenebileceğini kimse anlayamaz. Sağlığında onun başarısını yeterince değerlendirebilen tek olumlu eleştiri Sir Walter Scott’tan gelir. Quarterly Review dergisinde 1816’da Emma üzerine yazdığı yazıda Scott, bu “adsız yazar”ı, yeni gerçekçi gelenek içinde “modern roman”ın yetkin bir örneği olarak selamlar.